Kendimle ilgili en sevdiğim özelliklerimden biri (baya var der gibi oldu, öyle gerçi, yaşasın narsizm) heyecanlı bi insan olmamam-dı. Öss'de dahi heyecanlanmamıştım; kaldı ki tiyatro dolayısıyla çok kez sahneye çıkmışlığım da vardı, sahne korkusu da bulunmamalıydı. Hatta değil korkmak, heyecanlanmak; sahnede, insanların önünde olmaya bayılırım ben. Ortaokul ve lisede bütün törenlerde sunuculuk yapan bendim, derslerde sunum yapmaya bayılan bendim. Fakat sorun şu ki; bugüne kadar topluluk önünde olduğumda, kendime güvenim vardı. İlk kez kendime güvenmediğim bir konuda topluluk önünde olacaktım. Bu topluluk beni yargılayacak, eleştirecek bir topluluk değildi aslında, Müzikus'un okulda düzenlediği akustik konserde, çoğunu tanıdığım insanların önünde olacaktım. Fakat sorun da buydu zaten, "tanıdığım insanların" önünde olacaktım. Tanımadığım insanların önünde sıçsam batırsam, "amaan, bi daha nerde görcem" der geçerdim, ama bu insanlar benim arkadaşlarım ve her gün göreceğim insanlardı. İnsanın arkadaşlarının önünde daha rahat olması gerekir tabi, ama ben galiba hayatım boyunca bu kadar heyecanlanmadım. Konserden önce "hani aşık olduğun insanı görünce bi anlık için hop eder ya, o hissin sürekli olduğunu düşün" diye tarif ettim duygularımı, e heyecan bizzat böyle bişey oluyomuş zaten, o derece alışkın değilmişim. Çarşamba günü soundcheck'te de çok heyecanlanınca, heyecandan sesim çıkmayınca, sesim çıkmadığı için daha çok heyecanlanınca, sağ olsun Mete eşlik etti. Sonra, rahat hissedeceksem konserde de eşlik edebileceğini söyledi, anında kabul ettiğimi belirtmeme gerek yok sanırım. Hayalperest, Sigara ve People Are Strange'i söyledik, ek olarak Hayalperest'i söylemeden önce Mete'nin "Türkçe şarkı da dinlemem aslında, Mor ve Ötesi olsa neyse" demesiyle, Atakan'ın Cambaz'ın başını çalması, benim gaza gelip pat diye şarkıyı söylemeye başlamam, dinleyenlerin eşlik etmesiyle çok güzel spontane bir şey almış olduk araya. İlk başta çok gergin olsam da, gerginlikten kollarımı sıkı sıkı kavuşturup, tam 3 kez Mina'nın işaretleriyle açmayı akıl etsem, söylerken yine Mina'nın işaretiyle mikrofona doğru dönsem de (ki başta kendimi kimseyle göz göze gelmemeye şartlamıştım kesin gülme krizine falan girerim diye, o da olmadı neyse ki); birkaç dakika sonra daha rahatladım ve gerçekten çok keyif aldım. Konser sonrası gören herkes çok beğendiğini söyledi, ne kadar objektifler, ne kadar arkadaşım oldukları için bilemiyorum tabii, Melisa'nın çektiği videoyu tekrar tekrar inceleyip, kendimi değerlendirmem lazım.
Bildiğim tek şey, ben çok korktuğum ama bi o kadar da istediğim bir şeyi başardım, ve heyecanıma+korkuma karşı gelip yaptığım için kendimi çok, çok iyi hissediyorum. Ve bir daha ne zaman olur bilmiyorum ama, muhtemelen bu benim son konserim de değildi. Okulda ders almaya devam edemediğim için yan flüt'e ara vermek zorunda kaldım, hala ayda bir falan kendi kendime çalışıyorum ama ne yazık ki baya ihmal ettim. Sömestrda devam etsem bile, çok yavaş ilerlemek açıkçası sıkmaya başladı. Bu sene başında, yan flüt çalmak için iki projeden çağırılmıştım, ikisine de çok heveslendiğim halde "ben flüt çalmıyorum kii, öğreniyorum" dedim; nitekim artık öğrenemiyorum da. Özellikle "film müzikleri" projesinde çalmayı çok istiyordum ama seneye artık. Eğer bu sene başında biri bana konsere çıkacağımı, ama bunun flütle değil, vokal olarak olacağını söylese epey şaşırırdım sanırım. Ve eğer 4-5 sene önce de biri bana bir konsere çıkacağımı, üstelik bir Şebnem Ferah şarkısı söyleyeceğimi söylese, o 4-5 sene konser gününe kadar gün sayardım sanırım.
Şimdi ufukta Ritmus'la da epey heyecan verinci etkinlikler görünüyor. Galiba bu sene aldığım en doğru kadar, Müzikus'a girmekti.
Hala konser fotoğraflarının tamamı elime ulaşmadı ne yazık ki |