Beyninde navigasyon cihazı takılıymışcasına yolunu yönünü
kolayca bulan insanlara inanılmaz saygı duyuyorum. İlk kez geldiği bir şehirde “hımm
şu tabelayı takip edip şu caddeden girersem herhalde bu yolun paraleline
çıkarım, o da beni buraya götürür” gibi tahminler yapabilen insanlar var. Ben
hiiç bu insanlardan olamadım. Yok yani genlerimde yok, o da benim özrüm. Henüz
ehliyetim olmadığı için araba kullanmıyorum, ama kullanmaya başlayınca elimde
telefon, navigasyonu takip ede ede giderim herhalde. Mesela yıl içinde sayısız
kez shuttle’la okuldan Kadıköy’e gittim, bırakın şimdi beni yola, otobana
çıkmayı beceremem, tabela olmadan. Hadi shuttle’da yanımdaki arkadaşım, ya da
dinlediğim müzik dikkatimi dağıtıyor, yola bakmıyorum diyelim. Ben yürüyerek de
yolumu bulamıyorum ki.
Sene başında Kadıköy Şifa’ya gitmem gerekti, o zaman telefonumda navigasyon da yok. Şimdi shuttle’ın bıraktığı yerden Şifa taş çatlasın 10, çok ara sokaklardan dolaşırsan 15 dakika. Yakın yani. Ama ben adım başı birine sorup, doğru iz üzerinde olduğumu onaylatmadan ilerleyemedim. Neyse ara sokaklara gire çıka, her önüme gelene “Pardon, bişey sorabilirim miyim, Şifa’ya nerden gidilir acaba” diye diye bir şekilde yolumu buldum. Fakat maalesef bu son gidişim değildi, sonra 3-4 kez daha gitmem gerekti, ama ben hala ve hala Şifa’ya nasıl gidilir bilmiyorum. Artık benim Şifa’yı bulmam, solucanların içgüdüleriyle yuvalarını bulmasına benzedi. Sokakları zerre tahmin edemiyorum, birilerine de sormuyorum artık, ama bir şekilde kendimi orada buluyorum. Hatta her gidişimde farklı sokaklardan da geçmiş olabilirim, ama resmen hissetmeye başladım “şu an Şifa sol üstümde kalıyo olmalı” falan diye. Ama biri telefonla arayıp “Haldun Taner’den Şifa’yı tarif eder misin” dese “öeeeeh, şeeey, yukarı çık, yukarda işte çarşının başında bi simitci amca var ona sor, biraz ilerle boğaya gelmeden orda birine sor” diye tarif ederim. Zaten o boğa, yolu Kadıköy’e düşen ve yol iz bilmeyen herkesin korkulu rüyası olmuştur. Madrid’de bir “Sol Meydanı” vardı, rehberimiz şehrin hangi ucunda kaybolursak kaybolalım, yolları takip edince en son oraya geleceğimizi söylemişti. İşte boğa da Kadıköy için o önemi taşıyor sanırım, çünkü ben bugüne kadar Kadıköy’de herhangi bir yer için 10 tarif aldıysam, 8’inin referans noktası boğa’ydı.
Duygularıma tercüman bu karikatürün fotoğrafını çekmiştim, telefonumda
saklarım.
Kadıköy'de boğa neyse, Alsancak'ta da Sevinç Pastanesi o demek. 19 yıllık İzmir'liyim, Alsancak zaten İzmir'in merkezi, Sevinç de onun merkezi, ve ben, ben bu İzmir'in yüz karası, şu an gözümü kapatınca Sevinç Alsancak'ın neresinde kalıyor bilmiyorum. Cidden bilmiyorum. Hani İstiklal'de buluşacaklar Burger'ın önünde buluşur ya, Alsancak'ta da Sevinç'te buluşur insanlar, ben de arkadaşlarımla orda buluşurum. Ama bugüne kadar otobüsten inip "hımm Sevinç hangi yönde kalıyodu ki" demediğim bi an olmamıştır.
Yön bulamamak ciddi bir hastalıktır ve tedavi edilmezse size ve çevrenizdekilere ciddi sıkıntılar verebilir.
Not: Bugün kapımızın önünde yeni doğmuş 2 minik kuş bulduk. Maalesef kuşlardan biri ölmüş ve diğer kardeşinin bacağına yapışmıştı. (Ya da yapışık doğduklarını düşünüyoruz) Ölen kuşu bacağından ayırdık ve birkaç saat sonra diğer kuş toparlandı, uçmaya başladı.
Not 2: Bugün babamın doğum günü!
Not: Bugün kapımızın önünde yeni doğmuş 2 minik kuş bulduk. Maalesef kuşlardan biri ölmüş ve diğer kardeşinin bacağına yapışmıştı. (Ya da yapışık doğduklarını düşünüyoruz) Ölen kuşu bacağından ayırdık ve birkaç saat sonra diğer kuş toparlandı, uçmaya başladı.
Not 2: Bugün babamın doğum günü!