Haddinden fazla boş vaktimin olduğu bu yaz günlerinde,
yeniden blog yazmaya başlamaya karar verdim. Yeniden diyorum; çünkü daha önce
“Her şey üzerine çok şey” adlı bir blog’um vardı. Fakat o bir noktadan sonra
tv-sinema blog’una döndüğü için istediğim halini kaybetti. Daha geçenlerde blog
yazan bir arkadaşıma bahsettiğim gibi, “o blog’u kendim için değil,
başkalarının okuması için yazıyormuş gibi” hissetmeye başlamıştım. Açıklama ve
beğendirme kaygılı. Hali hazırda, okulun açtığı fakat öğrencilerin yazdığı 10
kişilik bir blog’umuz var Such as Blog adlı, orada da yazıyorum ama yine aynı
mesele: kendim için değil, beğeni için yazıyorum. Bu blog’daki amacım ise, blog
konseptine daha uygun bir şekilde burayı “internet günlüğü” olarak kullanmak.
Yani birkaç yıl sonra geri döndüğümde bunu günlük niyetine okumak istiyorum.
Haddinden fazla boş geçirdiğimi söylediğim tatil günlerimin
böyle geçmesinden memnun değilim diyemeyeceğim. Sıradan bir günümü özetleyecek
olursam; sabah Ellen Show eşliğinde kahvaltı yapıyorum, öğlene kadar kitap
okuyorum, öğlen biraz Conan biraz Gülhan’ın Galaksi Rehberi’ni izliyorum, akşam
üstü ya havuza giriyorum ya da denize gidecek enerjiyi bulursam denize
gidiyorum.
Bu arada tam 1 haftadır yazlıktayım ve henüz internete bugün
kavuştum, bugüne kadar telefondan ya da telefon’u wifi haline getirip
laptop’tan bağlanıyordum. Şu son 1 haftada sanırım son 5 yılda izlemediğim
kadar televizyon izledim, hayatımda adını duymadığım dizilerle tanıştım (çoğuna
5 dakikadan fazla tahammül edemedim, sanki yaz gelince televizyondaki diziler
daha bir çekilmez oluyor). Evde bilgisayarıma stokladığım dizi ve filmlerle
idare ettim bu 1 haftada. Ayrıca heyecanla 3 gün sonra Dexter’ın başlamasını
bekliyorum. Kitap olarak da aylardır başlamak istediğim “1984”ü okuyorum.
Sanırım bunu bitirince hemen “Animal Farm”ı alacağım, çünkü babam ne zaman beni
elimde 1984’le görse “Orwell’ın asıl Animal Farm’ını okumalısın, ben lisede
okumuştum...” diye lafa giriyor. Daha okumayı planladığım, hatta ta
İstanbul’dan, okulumun kütüphanesinden alıp getirdiğim kitaplarım da duruyor
gerçi. Neyse ki gün içinde yüzmek, dizi izlemek ve kitap okumaktan başka meşgul
edecek bir şey yok. Sanırım bundan yaklaşık 4-5 ay sonra bu boş geçen her
dakikamı mumla arayacak kadar yoğun, sıkıcı, boğucu bir dönemde olacağım. Çünkü
1. Sınıf yani Freshman oluyorum ve genel kanı en zor yılın 1. Sınıf olduğu
yönünde. Tabii 2.-3.-4. Sınıfın en zor olduğunu iddia edenler de var, bu da
göreceli elbette.
Hı, başka bir meşguliyetim yok demişken en önemlisini
unuttum: kendimi Ilıca-Çeşme’nin sivrisinek’lerine soykırım uygulamaya adadım!
Ben ki elinde kocaman gazeteyle duvardaki sineğe isabet ettiremezdim, şimdi
önümden geçen sineği şak diye 2 elimin arasında sıkıştırabiliyorum.
Böceklerden, özellikle uçan böceklerden çok korkarım, yine de öldürmek yerine
onları uzaklaştırmayı tercih ederim. Fakat konu sivrisinekler olunca en
acımasız, en soğukkanlı katil olabiliyorum. Bana bunu yaptıran da gecenin en
güzel anında en olmayacak yerlerden ısıran sivrisineklere duyduğum intikam
duygusu elbette. Tabii 2 gün önce gözüme gireceğini sandığım bir sivrisineği
kovarken kendi burnuma yumruk atmayı da başardım ama bu sadece nefretimin daha
da kamçılanmasına sebep oldu. Neyse ki tam 2 hafta önce sipariş ettiğimiz sinek
tellerinin “sonunda” yarın gelmesi yurtta ve dünyada heyecanla bekleniyor.
NOT: bugün bahçeye limon ağacı diktik, daha küçücük bişey,
üstünde de minik minik limonlar var. Ancak 5 seneye büyük, bildiğimiz limon
ağacı görüntüsüne kavuşacakmış ki ben bu durumdan daha memnunum, yazın gelip
gittikçe ne kadar büyüdüğünü görmek daha zevkli geldi.
NOT 2: bu yazıyı yazmak 15 dakika, blog’uma isim bulmak
saatler aldı... tamam o kadar değil ama, sonuçta yine içime sinen bi isim
bulamadım. Hatta gördüğünüz üzere tam olarak bir isim bulamadım, bari şu film
galalarında yönetmen ve oyuncuların klasik “biz çekerken çok eğlendik” geyiğine
bir gönderme yapayım dedim. Daha güzel bir şey bulduğum anda değiştireceğim,
önerilere açığım. Lorem ipsum dolor sit amet’i de düşündüm, fakat alınmış tabi
ki. Halbuki o isimle baya mutlu olurdum bak. Neyse artık.
bi sene olmuş blogspota girmeyeli, siz taşınmışsınız. güle güle yazın, okuyayım.
YanıtlaSilÇoook teşekkür ederim, çok mutlu ettiniz bu yorumla ^_^
YanıtlaSil