Bu hafta:
- Pijamalarımın altına topuklu ayakkabı giyip, lahmacun almaya gittim
- Bir anda aşırı sağanak yağmur, yıldırım, şimşek ne varsa bastırınca; Sabancı'nın İzmir'li olmayan nüfusu bunu kıyamet alameti adlederken, geri kalan İzmir nüfusuna dahil olarak, bunun kendini Okyanusal iklimde sanan şizofrenik İzmir için ortalama bir kış akşamı olduğunu düşünüp, evimde hissettim.
- Ders çalışırken her akşam çaya ya da kahveye pötibör banıp banıp yiyip; Öss günlerimi hatırladım. Pötibör'ün aşırı güzel bi kelime olduğuna karar verdim. (Hellö Çağın)
Öyle bir hafta düşünün ki, hayatımdaki en önemli şey: PÖTİBÖR |
- Yine Ekşi'de ruh ikizimi buldum
- Ekşi'de gay ve lezbiyenleri, çocuk katilleriyle bir tutan biriyle baya ciddi bi tartışma yaşadım
- Burcu geldi okula geçen hafta sonu için, yine hala okulda olsa ne kadar güzel, ne kadar eğlenceli olacağını düşünüp üzüldüm.
- Facebook, Twitter, Ekşi Sözlük, Instagram, Blogspot, Snapchat vs. gibi kullanmadığım uygulama kalmamışken "zannedersem tek eksiğim..." diyerek Foursquare açtım. Final haftası olduğu için, bütün check-in'leri okulda, çoğunlukla IC'de yaptım.
- Ertesi gün bi de Spotify açtım. (Hellö Mete)
- Gecenin bi yarısı "Harry Potter maratonu var" dediler gittim
- Aynı gecenin daha sabaha karşı olan saatlerinde gıda zehirlenmesi nedeniyle med-line'a gittim- 2 gün arayla katıldığım 2 farklı sürpriz doğum günü partisinde, doğum günü kızlarına yaşattığımız şaşkınlıkla mutlu olup, kendi yaz ortasına denk gelen doğum günüme lanet ettim. (Hiç sürpriz doğum günü partim olmadı benim, hep tatilin ortasına gelince "kimler İzmir'de, napıyoruz" muhabbetlerine hep dahil olmak zorunda kaldım. E yukarda da mesajı verdim, hadi artık )
- Mina'yla "ağlatmalı film izleyelim" dediğimiz bir akşam; filimadami'ndan "ağlama melis" kategorisinden film seçerken, filmlerin zaten çoğunu izlediğimi fark ettim. Sorsanız, dram değil komedi seviyorum derdim.
- Ağır dram filmi sevmeminin nedeninin; normal zamanda üzüntüden ölcek durumda olsam da çok zor ağlamam olduğuna karar verdim. (kendime not; bunu bi ara ayrıca anlatayım).
- Cadde'de 7-8 yaşlarındaki kızları "saçımı sarıya boyatcam" diye tutturunca "seni eve almam!" diyen bir baba ve "salak mısın Sude yaa" diyen bir anneden oluşan bir aileyle, 60 saniye yaya geçidinde ışık bekledim
- Atakan, kaç gündür beni ve aynı soruyu ilettiğim herkesi kitleyen bi soru sordu. "Çok aşık olduğumda bi daha sor" dedim.
- Öğrencilik hayatımın 15. yılının sonuna doğru; ders çalışmayı bilmediğimi fark ettim ve kendime ağır dikkat eksikliği ve hiperaktivite teşhisi koydum.
- Yarın son finalime girdikten sonra, annemler İstanbul'a gelene kadar 5 gün bomboşum. Finali benle aynı anda biten arkadaşlarım eve döneceği; bitmeyenler de ders çalışıyo olacağı için aslında bi boka yaramadığını fark ettim.
- Mina'yla kendime hazırladığım 1 tencere makarnayı süzerken lavaboya döktüm.
- "Ben az önce kustum" diyene kadar yanımdaki 4 arkadaşımın ruhu duymadan 3 kez kustum
- Yine bir şarkıya, gece gündüz dinleyip, sıkılıp bıkmaktan korkarak aşırı bağlandım.
- Mina'yla, Türkçe Pop'un dibine vurduğumuz bir gece yapıp tam 2 saat şarkı söyledim. (Snapchat'imde ekli olanlar; evet o gece o gece)
- Cüzdanımın fermuarı bozuldu. İçini boşaltırken anlamsızca biriktirdiğim fişleri tek tek inceledim. Fişlerin ne kadar güzel anı olabileceğini fark ettim.
- 2 haftadan fazladır, (ki önemli bir 2 haftaydı) günlük yazmayı ihmal ettim.
- O yüzden burayı biraz günlük yerine koydum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder