11 Ağustos 2013 Pazar

Alternatif bayram

Hayatım boyunca, "fark etmez" lafını çok fazla kullandım, ve bunların yarısından çoğu aslında fark ediyordu. Çok fark ediyordu. Önemli değil dediklerimin de çoğu baya önemliydi aslında. Ama insanlar benden özür dileyince çok geriliyorum. "Özür dilerim"e tam nasıl karşılık vereceğimi bilmiyorum. "Önemli değil" demeye dilim varmıyor ama "önemli değil ya, nolcak" demezsem de kendimi kötü hissediyorum. Haklı olup kötü hissetmek de ne saçma.

Msn'in msn olduğu, benim de saatlerce arkadaşlarımla chat'leştiğim zamanlar, otomatik olarak konuşmalar kaydedilirdi, ben de bilgisayar değiştirdikçe o konuşmaları itinayla taşıdım yanımda, hiç açıp okumamıştım ama. Bugün rastgele 3-4 yıl önceye ait konuşmalarda gezdim. Ne konuştuğum insanların çoğu şu an bir şey ifade ediyor bana, ne de konuştuğumuz konular. Bir çoğuyla o kadar samimi olduğumu bile hatırlamıyordum, ne garip. Bazı cümlelerim bana çok yabancı, saçma geldi, bazılarınıysa o kadar beğendim ki "vay be, 4 yıl önce ben mi kurmuşum bunu?" dedim. 4 yıl sonra böyle olacağımı tahmin edebilir miydim acaba? Ama nasıl edeyim ki. İnsan o an en yakınındaki kişilerin yerini, birkaç yıl sonra o an varlığından haberdar bile olmadığı insanların alacağını tahmin edemiyor. İlerde hayatında olacak kişi ve olaylarla karşılaşacağını bilmeden yaşıyor, doğal olarak.

Neyse, şimdi şöyle bir tablo hayal et. Odanın bir köşesinde vakti zamanında Prag'dan aldığım bir cadı duruyor. Sese duyarlı bir cadı kendisi, el çırpma sesi duyunca klasik "cadı kahkahası"ndan atmaya başlıyor. Kendimi lanet olası, ekosisteme zerre katkısı olmadığına inandığım nefret ettiğim sivrisinekleri öldürmeye adadığımı taa ilk blog yazımda da yazmıştım. O günden bu yana çok geliştim, artık iki elle şak diye sinek öldürmeler olsun, 10 saniyede sineğin odadaki konumunu tespit etmeler olsun... Neyse, tablo şu; yatağında kaykıldıkça kaykılmış, önündeki bilgisayarda muhtelif sitelerde fink atan Cansu, gözünün önünden sinek geçtiği anda otonom sinir sistemi sayesinde ani bir reflekse iğrenç sivrisineği "şaak" sesiyle iki elinin arasında sıkıştırıyor. Aynı anda, bu "şak" sesini üstüne alınan cadı, odada yankılanan kahkalar atmaya başlıyor. Kahkahadan korkup sıçrayan Cansu o panikle elindeki sineği kaybediyor, yatağın içinde sineği arıyor bir yandan sinirleri bozulmuş bir halde cadıya eşlik ederek o da kahkaha atıyor. Cadıyı kapatıp kaldırdım, 10 dakka sonra kıyamayıp yine yerine yerleştirdim. (bkz: hem deli hem mazoşist)
Cadımın temsili fotoğrafı
O değil de, ben hayatım boyunca hiç şeker toplamadım, bir şeker bayramı olsun, bir cadılar bayramı olsun bunlar hep beni teğet geçti. Daha doğrusu ailecek düzgün bayram kutladığımız söylenemez. Bir keresinde, ben en fazla 8-9 yaşımdayken, komşumuzun oğlu şeker toplarken bize gelince, benim şeker toplamaya çıkmadığımı duyup, üzülüp kendi şekerlerinden vermişti. Şeker almaya gelen çocuğu daha az şekerle yolladım hehe. Neyse, sonuçta ben var olan bayramların hakkını veremediğimizi düşündüğüm için, kendi alternatif bayramımı yaratmaya karar verdim. İnsanların birbirine sadece bitter, ya da fıstıklı, ya da naneli, ya da likörlü çikolata (kısacası beyaz ve sütlü yok) ikram ettiği  kendi bayramımı yaratmaya odaklanacağım. Bayram 2 gün sürecek, ilk gün gelenek olarak çok içki içilecek (hangi içki olduğuna karar vermedim henüz), sarhoş bir sürü insan kol kola mahalle meydanında dans edecek, arada çıkıp Cansu hakkında konuşmalar yapacaklar, sonra da açık hava sinema gösterimi olacak. Bayramın 2. günü çikolata yemeye devam etmekten başka etkinlik yok, insanlar hangover haliyle hemen ertesi gün çalışmasın diye tatil olarak bıraktım. O gün bol bol yayılıp, Cansu bayramı ruhunu doyasıya yaşasınlar. Bence tutar bu bayram. Ben en iyisi gideyim de, okullara ve iş yerlerine "benim geleneğimde şöyle bi bayram var, tatil istiyorum" diye bildirirsek nası bi uygulama oluyor diye araştırayım.

1 yorum:

  1. İlk paragraftaki olayı hep yaşıyorum :(
    Ayrıca bayramının ilk taliplisi olabilirim ^^

    YanıtlaSil