23 Ağustos 2014 Cumartesi

Unicorn

Bugün ekşisözlük'te sol frame'de sürekli "ertelenince yapması zorlaşan şeyler" başlığına rastladım, ve kendi adıma aklıma gelen ilk örnek tabii ki blog yazmak oldu. Buraya çok uzun zamandır yazmıyorum, fakat yazacak bir şey bulamadığımdan değil, bilakis o kadar çok şey için "bunu blog'da anlatıyım", "unutmadan şunu bi yerlere yazıyım" dedim ki, sonunda hiçbirine fırsat bulamadım, SUch as'e yazdığım tek yazıyı ve her gün Mina'ya attığım "gün soru raporu" minvalinde upuzun mesajları da saymazsak; yazmayı bıraktım yani kısa bir süre, ama yazmak beni bırakmadı, cümleler içimde ardı ardına dizildi durdu yine, sadece ben onları kağıda ya da "sanal beyaz sayfa"ya dökmedim. Bu yüzdendir ki, artık çok geç olmadan blog'umla arayı kapatmalıyım dedim.
Bütün yazan ve yazmayı düşünenlere öneri mahiyetinde dursun buralarda bu liste
En çok yazacak şeyi tanıtım döneminde biriktirmiştim aslında, ama üzerinden çok zaman geçtiği için geriye dönüp anlatmak istemiyorum; kısaca tanıtım benim için pek çok yeni insan tanıdığım, tanıdığım insanları da daha yakından tanıdığım, ders vs. olmadığı için neredeyse her akşam dışarı çıkma imkanı bulduğum, geçen dönem yapamadığım radyo yayınımı -maalesef Mina'sız- yaptığım, tanıtımla da ilk 8-5 iş deneyimini yaşadığım, bol koşuşturmacalı, tatlı yorgunluklu bi dönem oldu. Onun dışında, okul kapandığından ve Çeşme'ye geldiğimden beri, boş boş ortalıkta dolanıp, yıl içinde her günümü sürekli planlamak zorunda olduğum için olabildiğince plan yapmaktan kaçındığım, beynimi bile adeta dinlenmeye aldığım, klasik tatil rehaveti yaşıyorum. Planın, programın, yapılacak işlerin, deadline'ların, stresin, kuru kalabalığın, koşturmanın olmadığı yerde; mutlu olacak, içimi kıpır kıpır edecek şeyler bulmak da zor olmuyor tabii. Yeni bir kitap bitirdiğimde, yeni bir dizi tavsiyesi aldığımda, bisikletimle sahile gidip gün batımına yetiştiğimde, flütle yeni bi şarkı çıkardığımda, Alya'yı kimse susturamazken benim kucağıma gelir gelmez ağlamayı kesip gülücükler saçmaya başladığında, geçen sene okul hakkında SUch as'e yazdığım yazının dış-web sayfasında kocaman reklamının yapıldığını gördüğümde, mayısta yapılamadığı için okul açıldıktan 2 hafta sonra yapılacak okul şenliğini düşündüğümde, sürekli konuşmamıza rağmen anlatacak milyonlarca şey biriktirdiğim arkadaşlarımı görmeme az kaldığını fark ettiğimde, 2 hafta sonra abimle ilk kez başbaşa çıkacağımız tatili planladığımda; ve hatta ders programı yapmanın düşüncesi bile içimi sıktığı halde, bu dönem alacağım dersleri "hımm şunun recitation'ı şuraya, şunun lab'ını bu saate alırsam, bu HUM'u alabiliyorum oley" diye programlarken bile dünyanın en mutlu insanı olabiliyorum. Evet, ders seçiminde tatilde olacağım için ders programımı şimdiden planladım ve açıp açıp bakıp kendi kendime heyecanlanıyorum; herkesin staj vs. kovaladığı tatili bu denli boş geçirince, insan kendini işe yarar hissetmek için, IC'de saatlerce ders çalıştığı zamanları bile arayabiliyor işte. İşin kötüsü, her şeye heveslendiğim için "koroya mı girsem, radyoda da devam mı etsem, flüt dersine napıp edip devam mı etsem, 5 dersle kalıp rahat mı etsem, programa bi ders daha mı sıkıştırsam" diye diye planlar yaptıkça, bir anda kendime fazla yüklenip hepsini salmaktan korkuyorum; çünkü yapmadığım şey de değil. 

Asıl fark ettiğim ve anlamsızca üzüldüğüm şey ise; bu sene okuldaki 3. senem olacak olması oldu. (-olmak fiilini daha kaç farklı ekle çekimleyebilirim?). Hazırlık okuduğum için daha 2. sınıf olacağım, ve bu da bu sene dahil okulda 3 senem daha olduğu anlamına geliyor; ama yine de zaman haddinden fazla hızlı geçti bence. Az buz anı, deneyim, değişim kâr kalmadı bu 2 yılda yanıma ama, sanki daha da, daha da çok şey yapabilirdim hissini üzerimden atamıyorum. Dönüp bakınca yapmak istediğim ve içimde kalan çok bir şey olmadı ama, okula adeta girdiğim andan beri o kadar çok "bugünlerin tadını çıkarmam", "üniversite yıllarımı iyi değerlendirmem" düşüncesiyle dolup taştım ki, zamanımı nasıl geçirirsem geçireyim yetersiz geliyor artık. Belki mezun olduktan sonra değil de, daha içindeyken, ilerde bu günleri çok özleyeceğimi bilmek işe yarar bir farkındalıktır bir noktada; ama her ne kadar mezuniyet sonrasındaki hayatıma dair de heyecanlandığım pek çok şey olsa da "böyle ortamı bir daha bulamayacağım işte" diye üzülmekten de kendimi alamıyorum. İşte bu yüzden okuldan hem akademik hem sosyal anlamda dibine kadar faydalanmak istiyorum da; ikisi arasındaki dengeyi kurmak, benim gibi o an heveslendiği şeye abartılı tutkuyla bağlanıp diğerlerini salma eğiliminde olan insanlar için pek zor oluyor tahmin edersiniz ki. Neyse, kısacası önümüzdeki günlere dair her şey için yine abartılı heyecanlıyım ben, sonum hayrolsun.