16 Eylül 2013 Pazartesi

Ortaya karışık mühendis

Ben önceden, yani üniversiteye gelene kadar, bana uygun bir meslek olmadığını, asla ait olduğum mesleği bulamayacağımı, bu yüzden çok mutsuz olacağımı düşünüyordum. Ve çevremdeki hemen herkes de benim gibiydi, çoğu da sonradan kendi isteğini bulamayıp ailesinin hocalarının falan ondan beklediğini yaptı, ve bunların da çoğu şu an tıp okuyor ve tıp okuyanların da çoğu mutsuz. Ve aslında lisede hocalarımız o kadar beynimizi yıkardı ki "tıp seçmemiz" için, nası etki altında kalmadım bilmiyorum, o derece istememişim demek ki. Gerçi 1-2 ay düşünmedim değil, babamın yaptığı 2 ameliyata girip izlemişliğim var hatta, biri safra kesesi biri fıtıktı. Yok bayılmadım, ama ben de bayılcağımı sanıyordum, üstelik fotoğraf çekilip facebook'a koydum, duruyo hala. Neyse, ben ilkokuldayken yazar olmak istiyordum, ortaokulda tiyatro kursuyla başlayan bir tiyatrocu olma hayalim vardı ki ara ara lisede de dürtmüştü, "fen lisesi mezunu tiyatrocu" olmak bence komik değil ama ilginç bir şey olabilirdi. Neyse bana 2 yıl daha kazandırıyor şu anki okulum ama tuhaf bir şey var, zamanında hiçbir mesleği istemeyen ben yine kararsızım ama bu kez her şeyi okumak istediğim için. Mesela mühendislikten devam etmeye kararlıyım, ama kafamda iki mühendislik var ve ben ikisini de istiyorum. İkisini, hatta başka bölümlerle de karıştırıp ortaya karışık bi mühendis de olabilirim ama sorun mezun olunca hangisini yapacağım. Daha ikisinin de derslerini almadım, hala hangisiyle daha mutlu olurum pek fikrim yok ama istemediğim için kararsız olmaktansa istediğim için kararsız olmak daha iyi gibi geldi.
Abimle ara ara birbirimize yolladığımız karikatürlerden. O da fen lisesi mezunu + bilgisayar mühendisi.
Şimdi ilk yıl diye bizim, herhangi bir ders seçimi yapmam gerekmiyor, hazırlığa lise5 diyordum, fresh de lise6 oluyor haliyle, sana hazır program veriyorlar, 1 hafta sonra beğenmezsen değiştiriyorsun, istemezsen kalıyor. Yani aslında, şu an yapacağım bir şey yok, ama program açıklanır açıklanmaz bikaç arkadaşıma mesaj atıp "bu hoca nasıl, tanıyo musun, değiştiriyim mi" telaşına girdim, "iyi anlatan mı, sınavı kolay olan mı; az ödev veren mi çok ödev veren mi" gibi sorularla uğraşıyorum. Halbuki hazır yani hiçbir şeye dokunmama gerek yok belki bile. Programın açıklandığı gün Fulya'yla telefonda konuşmamızın 55. dakikasına girerken (abartmıyorum, gerçekten) kulak misafiri olan abim "bu sene üniversite hayatınızın en tırt senesi olacak farkında mısınız? Seneye bölüm seçerken napıcaksınız siz?" diyerek gerçekleri şrrak diye çarptı yüzümüze. Yoo hayır, konuşmaya devam ettik de tabi. Neyse bu sene alcağımız dersler de ortak dersler aslında, çok fark etmiyor diyebiliriz. Zaten 3 mühendisliğe meraklıyım dedim ama okulda beni asıl heyecanlandıran dersler HUM dersleri. Yani düşünsene, kendini geliştirmek için bi derse tabi tutuluyorsun ve bu ortalamana etkiliyor. Hobi olarak ilgilendiğin klasik müzik, tiyatro, sinema, edebiyat vb. bi alanda profesyonel eğitim alıyorsun üstelik kredi sayılıyor. Daha seneye HUM alacak olmama rağmen oturup en çok onu araştırıyorum zaten. CS ya da BIO derslerini araştırsam daha mantıklı olurdu belki, bilmem.

Dün hayatımda ilk kez arı soktu beni, hem de bal arası gibi kamikaze yapan bi arı da değil, sokup hayatına "nihahaha" kahkahalarıyla devam edebilen elim kadar bi eşek arısı. Bacağım şişti şişti, acı yayıldıkça yayıldı, ama herkesin asıl söylediği "bugüne kadar nası daha önce arı sokmaz?!". Bence çok da yaşanılması gereken bi deneyim değilmiş yani. Olay Foça'da, amcamların yazlığının orda gerçekleşti bu arada. Yengem "çeyiz görmek" diye bir şeyden bahsetti, yani evlencek kişi 3-5 gün çeyizini eve seriyormuş, konu komşu da gidip çeyize bakıyormuş. Neden çeyiz herkese gösteriliyor bilmiyorum, ama ilginç geldi, hadi gidelim dedik. Yarı yolda arı sokunca amcam arabayla almaya geldi, dönüş yolunda önce yaşlı bir teyze bana bir tane nar verdi camdan, sonra ondan daha yaşlı bir amca kendi eliyle Çaltı ağacından oyduğu nazarlığı hediye etti, ondan birkaç metre ilerleyince de hepsinden daha da yaşlı bir amca lokma verdi. Ben canımla uğraşıyo olmasam daha da sevinebilirdim tabii. 3 dakikalık bir yol üzerinde herkesin birbirini tanıması, giderken arabayı durdurup bir şeyler ikram etmesi çok ilginç bir deneyimdi, çeyizi görememiş olduk ama neyse artık.
Eve döndükten sonra arılardan intikamımı almak için ilaçlamaya çıkan amcam


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder