27 Haziran 2013 Perşembe

Yeniden blog yazmaya karar verdim

Haddinden fazla boş vaktimin olduğu bu yaz günlerinde, yeniden blog yazmaya başlamaya karar verdim. Yeniden diyorum; çünkü daha önce “Her şey üzerine çok şey” adlı bir blog’um vardı. Fakat o bir noktadan sonra tv-sinema blog’una döndüğü için istediğim halini kaybetti. Daha geçenlerde blog yazan bir arkadaşıma bahsettiğim gibi, “o blog’u kendim için değil, başkalarının okuması için yazıyormuş gibi” hissetmeye başlamıştım. Açıklama ve beğendirme kaygılı. Hali hazırda, okulun açtığı fakat öğrencilerin yazdığı 10 kişilik bir blog’umuz var Such as Blog adlı, orada da yazıyorum ama yine aynı mesele: kendim için değil, beğeni için yazıyorum. Bu blog’daki amacım ise, blog konseptine daha uygun bir şekilde burayı “internet günlüğü” olarak kullanmak. Yani birkaç yıl sonra geri döndüğümde bunu günlük niyetine okumak istiyorum.

Haddinden fazla boş geçirdiğimi söylediğim tatil günlerimin böyle geçmesinden memnun değilim diyemeyeceğim. Sıradan bir günümü özetleyecek olursam; sabah Ellen Show eşliğinde kahvaltı yapıyorum, öğlene kadar kitap okuyorum, öğlen biraz Conan biraz Gülhan’ın Galaksi Rehberi’ni izliyorum, akşam üstü ya havuza giriyorum ya da denize gidecek enerjiyi bulursam denize gidiyorum. 

                            Gülhan bugüne kadar gördüğüm en sempatik sunuculardan biri.

Bu arada tam 1 haftadır yazlıktayım ve henüz internete bugün kavuştum, bugüne kadar telefondan ya da telefon’u wifi haline getirip laptop’tan bağlanıyordum. Şu son 1 haftada sanırım son 5 yılda izlemediğim kadar televizyon izledim, hayatımda adını duymadığım dizilerle tanıştım (çoğuna 5 dakikadan fazla tahammül edemedim, sanki yaz gelince televizyondaki diziler daha bir çekilmez oluyor). Evde bilgisayarıma stokladığım dizi ve filmlerle idare ettim bu 1 haftada. Ayrıca heyecanla 3 gün sonra Dexter’ın başlamasını bekliyorum. Kitap olarak da aylardır başlamak istediğim “1984”ü okuyorum. Sanırım bunu bitirince hemen “Animal Farm”ı alacağım, çünkü babam ne zaman beni elimde 1984’le görse “Orwell’ın asıl Animal Farm’ını okumalısın, ben lisede okumuştum...” diye lafa giriyor. Daha okumayı planladığım, hatta ta İstanbul’dan, okulumun kütüphanesinden alıp getirdiğim kitaplarım da duruyor gerçi. Neyse ki gün içinde yüzmek, dizi izlemek ve kitap okumaktan başka meşgul edecek bir şey yok. Sanırım bundan yaklaşık 4-5 ay sonra bu boş geçen her dakikamı mumla arayacak kadar yoğun, sıkıcı, boğucu bir dönemde olacağım. Çünkü 1. Sınıf yani Freshman oluyorum ve genel kanı en zor yılın 1. Sınıf olduğu yönünde. Tabii 2.-3.-4. Sınıfın en zor olduğunu iddia edenler de var, bu da göreceli elbette.
Hı, başka bir meşguliyetim yok demişken en önemlisini unuttum: kendimi Ilıca-Çeşme’nin sivrisinek’lerine soykırım uygulamaya adadım! Ben ki elinde kocaman gazeteyle duvardaki sineğe isabet ettiremezdim, şimdi önümden geçen sineği şak diye 2 elimin arasında sıkıştırabiliyorum. Böceklerden, özellikle uçan böceklerden çok korkarım, yine de öldürmek yerine onları uzaklaştırmayı tercih ederim. Fakat konu sivrisinekler olunca en acımasız, en soğukkanlı katil olabiliyorum. Bana bunu yaptıran da gecenin en güzel anında en olmayacak yerlerden ısıran sivrisineklere duyduğum intikam duygusu elbette. Tabii 2 gün önce gözüme gireceğini sandığım bir sivrisineği kovarken kendi burnuma yumruk atmayı da başardım ama bu sadece nefretimin daha da kamçılanmasına sebep oldu. Neyse ki tam 2 hafta önce sipariş ettiğimiz sinek tellerinin “sonunda” yarın gelmesi yurtta ve dünyada heyecanla bekleniyor.

NOT: bugün bahçeye limon ağacı diktik, daha küçücük bişey, üstünde de minik minik limonlar var. Ancak 5 seneye büyük, bildiğimiz limon ağacı görüntüsüne kavuşacakmış ki ben bu durumdan daha memnunum, yazın gelip gittikçe ne kadar büyüdüğünü görmek daha zevkli geldi.




NOT 2: bu yazıyı yazmak 15 dakika, blog’uma isim bulmak saatler aldı... tamam o kadar değil ama, sonuçta yine içime sinen bi isim bulamadım. Hatta gördüğünüz üzere tam olarak bir isim bulamadım, bari şu film galalarında yönetmen ve oyuncuların klasik “biz çekerken çok eğlendik” geyiğine bir gönderme yapayım dedim. Daha güzel bir şey bulduğum anda değiştireceğim, önerilere açığım. Lorem ipsum dolor sit amet’i de düşündüm, fakat alınmış tabi ki. Halbuki o isimle baya mutlu olurdum bak. Neyse artık.

2 yorum:

  1. bi sene olmuş blogspota girmeyeli, siz taşınmışsınız. güle güle yazın, okuyayım.

    YanıtlaSil
  2. Çoook teşekkür ederim, çok mutlu ettiniz bu yorumla ^_^

    YanıtlaSil